VM Medical Park Maltepe Hastanesi

Reflü Deyip Geçmeyin !

Gaströzefageal reflü hastalığı kronik bir hastalık olarak tanımlanmış olup, tıbbi tedavi gerektirdiği zaman, bu tedavi sıklıkla ömür boyu sürer. Anti-reflü cerrahisi etkili ve uzun vadeli bir tedavi ve gastroözofageal bariyeri onarabilen tek yaklaşımdır. Hastalığı semptomlarına göre tanımlamak en basit yaklaşımdır. Ancak mide ekşimesi (mide yanması) ve asit regürjitasyonu (YEMEK BORUSUNA ASİT KAÇMASI) gibi reflü göstergesi olduğu düşünülen semptomları çoğu hasta normal olarak değerlendirir ve tıbbi yardım aramaz. Hem mide ekşimesi, regürjitasyon (YEMEK BORUSUNA ASİT KAÇMASI), disfaji (yutkunurken acı duyma hissi) gibi tipik hem öksürük, ses kısıklığı, göğüs ağrısı, astım ve aspirasyon gibi atipik bulguların varlığı ve şiddeti hasta ile detaylıca konuşulmalıdır.

Mide ekşimesi genellikle mide üzerinden başlayan ve yukarı doğru yayılan yakıcı tarzda rahatsızlık olarak tanımlanır. Sıklıkla yemek yemekle, baharatlı veya yağlı yiyeceklerle, çikolata, alkol ve kahve ile şiddetlenir . Regürjitasyon, asit ve acı mide içeriğinin çaba sarf etmeden göğse farinkse veya ağza geri kaçmasıdır. Genellikle özellikle geceleri sırt üstü yatarken veya öne eğilmekle şiddetlenir. Göğüs ağrısı, yaygın ve uygun olarak kalp hastalığına atfedilmesine rağmen, sıklıkla özefageal patolojilere bağlı olarak da görülür.Yapılan bir çalışmada şiddetli göğüs ağrısı, normal kalp fonksiyonu ve normal koroner arteriyogramları olan hastaların yaklaşık %50’sinde altta yatan sebep olarak gastroözofageal reflü hastalığı olduğu gösterilmiştir. Gastroözofageal reflünün egzersizle uyarıldığı iyi bilinir ve anjinaya benzer bir göğüs ağrısına sebep olabilir. . Değişik çalışmalar astım hastalarının %50’sinin endoskopik olarak tanımlanan reflü ya da özefagus alt ucunda anormal asit maruziyeti olduğunu göstermiştir.

Gastroözofageal Reflü Hastalığının Tıbbı Tedavisi Nedir ?

Antiasit ilaçlar reçeteye gerek kalmaksızın yaygın bir şekilde ulaşılabilir olduğu için, hafif ve orta şiddetli semptomları olan hastalar kendi kendilerini tedavi etmektedir. Yatak başını yükseltmek, vücudu saran kıyafetler giymekten kaçınmak, az ve sık yemek, uyuma vaktinden hemen önce yemek yemekten kaçınmak, alkol, kahve, çikolata ve nane gibi dinlenme halinde alt özefagus sfinkterindeki (AÖS) basıncı azaltıp semptomları kötüleştiren besinlerden uzak durmak hastalara öğütlenmelidir.

Reflüye Önerilen Tedavi Yaklaşımları

Reflü tedavisinde aşamalı bir yaklaşım kullanılmalıdır. Çoğu hastada birinci basamak tedavi antisekratuar ilaçlar, genellikle proton pompa inhibitörlerini içermektedir. Tedavinin başarısızlığı ya da tedaviyi durdurduktan sonra semptomların hemen geri dönmesi ya hastanın ciddi semptomları olabileceğini ya da hastanın semptomlarının GÖRH kaynaklı olmayabileceğini akla getirmelidir. Hastanın değerlendirilmesinin bu aşamasında endoskopik değerlendirme önerilmektedir. Bu hastaların tedavi seçenekleri uzun süreli PPI kullanımı veya antireflü cerrahisidir. Laparaskopik antireflü cerrahisi semptomların uzun süreli kontrolünde %85- %90 başarıya ulaşır.

Antireflü cerrahisi için önemli endikasyonlar genel olarak şunlardır;

Kanıtlanmış gastroözofageal reflü hastalığı, Yeterli tıbbi tedaviye rağmen mide yanması ve/veya regürjitasyon gibi tipik gastroözofageal reflü hastalığı semptomları bulunması veya Hayat boyu tedavi almaya istekli olmayan genç hastalar.

Cerrahi Tedavi İlkeleri

Antireflü cerrahisinin temel amacı, hastanın normal yutma ve karındaki şişliğini rahatlatmak için geğirme kabiliyetini koruyarak gastroözogafel birleşme yerinde güvenli bir şekilde yeni bir kapak oluşturmaktır. En yaygın antireflü prosedürü Nissen Fundoplikasyonudur.